Bir Türkçe Öğretmeni Olarak Öğrencilerime Hep Şunu Söylerim…

Genel Manşet Oku-Yorum

Öğretmenlik yıllar geçtikçe sadece ders anlatmak değil, bir yolculuğu öğrencilerinle birlikte yürümek haline geliyor. Dile kolay 14 yıl oldu. Her sınıfta yeni yüzler, yeni hayaller… Tüm bu yolculukta 8. sınıfımın olmadığı yıl yok. Sınav sistemleri değişti eğitimde nice uygulamalar değişti ama sınavlar hep oldu, olmaya da devam edecek. Nihayetinde biliyoruz ki her başlangıç bir bitişe gebe, her bitiş bir başlangıca…

Bu yazıda size sadece sınava yönelik değil, hayata dair de birkaç parça bırakmak istiyorum. Belki öğretmensin, belki öğrencisin, belki bir velisin… Ama eminim anlattıklarımın bir yerinde kendinden bir şey bulacaksın.

Yanlış Yapmaktan Korkma, Öğrenmenin Tohumu Orada Gizli

Sınıfta en çok tanık olduğum şeylerden biri, öğrencilerin parmak kaldırmaktan çekinmesi. Çünkü ya yanlış cevabı verirsem korkusu var içlerinde. Ama ben onlara hep şöyle derim:
“Yanlış yapmak utanılacak bir şey değil, denememek asıl kayıp.”

Zamanla anladım ki, öğrenme dediğimiz şey aslında yanlışlarla örülü bir yol. Hiç hata yapmayan biri ya çok zorlanmaz ya da hiç cesaret etmemiştir. Oysa yanlış cevap verdiğinde, beyin o anı not eder. “Burada bir şey eksikti” der ve gelişim başlar. Doğruyu bulmak bazen bir yanlışla başlar. Cesaret olmadan öğrenme olmaz.

Paragraf Soruları Korkulacak Canavarlar Değil, Alışkanlık Meselesi

“Hocam ben paragraf sorularında hep çuvallıyorum.”
Bu cümleyi bir dönem içinde en az 10 farklı ağızdan duyarım. Ve her seferinde verdiğim cevap değişmez:
“Paragraf sorusu da tıpkı spor gibi: Ne kadar çok çalışırsan o kadar açılırsın.”

Kimse doğuştan paragraf çözme ustası değil. Olay sadece pratik. Beyin jimnastiği yapmak. Her gün 5 paragraf sorusu çözmek bile zamanla seni inanılmaz geliştirir. Yatmadan önce başucu kitabı olacak bir paragraf soru bankan olsun yanında. her gün mutlaka bu sporu yap. Başta yorucu gelir, gözün sıkılır, hatta başın ağrır. Ama sonra kelimeleri daha hızlı okursun, ana fikri anında yakalarsın. Yani mesele zeka değil, düzenli tekrar, kondisyon. Bunu fark eden öğrenci zaten paragrafı korkulan değil, kazanılan bir alan olarak görmeye başlıyor.

Kitap Okumayan İnsan Paragrafta da Zorlanır, Hayatta da

Bazı şeyleri yumuşak söyleyemem. Mesela bu konu onlardan biri:
“Kitap okumayan öğrenci, sadece paragraf sorusunda değil, hayatta da zorlanır.”

Çünkü kitap sadece kelime öğretmez. Düşünce yapını şekillendirir. Cümle kurma biçimini değiştirir. Empati kurmanı, olaylara farklı açılardan bakmanı sağlar. Paragraf soruları neden zor gelir biliyor musun? Çünkü içinde geçen düşünce yapısı öğrencinin dünyasına uzak kalır. Okuyan bir çocuk için paragraf, zaten tanıdık bir sohbet gibidir.

Sınav bir gün bitecek ama okuduğun cümleler seninle kalacak. En güzel yatırım, her gün 20 dakika da olsa kitap okumaktır.

Bir Sorunun Cevabı Bazen Sadece Tek Bir Kelimededir

Deneme sınavlarında öğrenciler bazen şunu der:
“Hocam bu sorunun mantığını anladım ama yine de yanlış yaptım.”
O zaman hemen şu cümleyi söylerim:
“Bir kelime seni tam 3 net yukarı taşıyabilir.”

Türkçe testlerinde çoğu zaman cevap, sorunun içinde gizli olur. Ama o ipucu bir kelimenin anlamında saklıysa ve öğrenci onu bilmiyorsa… Cevap gözünün önünde olsa bile göremez. O zaman Av Mevsimi filmindeki replik gelir aklıma: “Bakış açını değiştir.” 🙂
Bu yüzden kelime bilgisi basit bir konu gibi görünse de aslında tüm başarıların temel taşıdır. Öğrencilerime hep derim; her öğrendiğin yeni kelime, senin bir soruyu daha kolay çözmeni sağlar. Defter tutan, kelimeleri yazıp tekrar eden öğrenciler gerçekten fark yaratıyor. Düzenli not almayı bilen, test çözerken sayfaları bakkal defteri gibi notlarla donatan öğrenci sıyrılır diğerlerinden.

Fiilimsiye Kızma, Önce Tanış Onunla 🙂

Fiilimsiler… Bazı öğrenciler için adeta kabus. “Hocam bu fiilimsi beni hayattan soğuttu.” hatta “Çok saçma bir konu!” diyen bile oldu 🙂
Ama ben hep şöyle yaklaşırım:
“Fiilimsiye kızma, onu tanırsan seversin. Basittir aslında, kuralları vardır sadece fiilimsinin. 1+4 Kuralı’nı Fiilimsiler için geliştirdik mesela. Daha kolay kavrayabilesiniz diye. Öğrencim isen mutlaka bu kuralı duymuşsundur benden.

Ön yargı, öğrenmenin en büyük düşmanıdır. Eğer daha konunun başında “ben bunu zaten anlamıyorum” dersen, gerçekten de öğrenemezsin. Oysa fiilimsiler, içinde fiil taşıyan ama isim sıfat ve zarf görevinde olan kelimeler. Bu kadar gizemli ve güzel bir bilgiyi neden sevmiyoruz ki?
Bol örnekle, günlük hayatla ilişkilendirerek anlatınca, bir anda öğrencilerin gözleri parlar. “Aa bu kadar mıymış?” dediklerini çok duydum. Ezberden sıyrılarak mantığını kavrarsak ne ala… Unutmayın Türkçede her konunun sevilecek bir tarafı vardır. Yeter ki sabırlı ve aklına takılanları sor.

Kendine İnanmadıktan Sonra Taktiğin de, Notun da Anlamı Kalmaz

Sınav haftası yaklaştıkça öğrencilerin yüzünde bir stres, gözlerinde “Yetiştirebilecek miyim?” paniği belirir. O zaman şöyle sorarım onlara:
“Sen kendine inanıyor musun? Her şey inanmakla başlar!”

Çünkü inanç yoksa, hiçbir çalışma gerçek anlamda karşılık vermez.
“Sen inandığın sürece, inandığın gibi çalıştığın sürece gerisi sadece oyunudur.”
Bu benim en çok tekrar ettiğim cümle olabilir. Taktikler, konu tekrarları, deneme çözme… Bunların hepsi güzel ama önce en önce “ben yapabilirim” demek lazım.
Unutma ki inanmak en büyük motivasyon kaynağıdır.

Sınavlar Geçer, Ama Sen Kalıcısın

Ve işin en önemli kısmı şu:
“Sınav geçer, hayat kalır. Kendine iyi davran.”

Gece uykusuz kalmak, üst üste deneme çözmek, yemek yemeden saatlerce ders çalışmak… Bunların hiçbiri sana uzun vadede kazandırmaz.
Zihnini ve kalbini korumayı da öğrenmelisin.
Bazı öğrencilerime “bugün çalışmıyorsun, çık dışarı biraz yürü” dediğimde çok şaşırırlar. Ama sonra rahatlamış şekilde gelirler. Çünkü bazen bilgi değil, nefes almak gerekir.

Peki Ya Senin Cümlen Ne?

Ben yıllardır bu cümleleri tekrar tekrar söylüyorum. Her biri bir anıya, bir öğrenciye, bir hikâyeye bağlı.
Peki ya sen?
Senin sınıfta, mutfakta, teneffüste, içinden geçen ama hep söylediğin bir cümlen var mı?

Öğretmensen öğrencilerine, öğrenciysen kendine ya da arkadaşına hep söylediğin o cümleyi yorumlara yaz.
Kim bilir, belki senin sözün, bir başka arkadaşımızın yolunu aydınlatır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir