Oku-Yorum köşemizin bu sayısında birçok esere imza atmış Çınar’ın Günlüğü romanı ile çocuk yazına farklı bir bakış açısı getiren yazarımız Cahit Kaya’yı misafir ediyoruz.
Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
1961 Sinop doğumluyum. İlkokulu kendi köyümde okudum. Liseyi İstanbul’da, sonra 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim. Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliğini bitirdim.
Ülkemizin çeşitli yerlerinde 27 yıl öğretmenlik yaptım. Evliyim, iki çocuğum var.
İzmir’de yaşıyorum.
Çocukken ilk okuduğunuz kitaplar hangileriydi?
İlçemizde panayır, denilen festival olurdu. Çocukluğumda panayıra gittiğimde kitapçının vitrininde “Köroğlu” kitabını gördüm. Hemen aldım. Babam, Köroğlu Destanı’nı radyodan arkası yarın biçiminde dinliyordu.
Köroğlu, haksızlıklara karşı gelen, zalime karşı halkın yanında olan birisi. Yaşamım boyunca hiç kimsenin hakkını yemedim. Her zaman haklının yanında olmaya, dürüst olmaya çalıştım.
Ortaokulda ilk okuduğum kitaplar Robinson Crusoe ve Murat Sertoğlu’nun Battal Gazi kitaplarıydı.
Çocuklarımıza okuma alışkanlığı kazandırmak için ne yapmalıyız?
Alman bir bilim adamı, “Kitap okuma alışkanlığı edinmek, piyano çalmayı öğrenmekten daha zordur.” diyor.
Her çocuğun yapısı farklıdır. Çocuğun seveceği kitaplarla çocuğu buluşturmalıyız. Çocukların ilgi alanları, sözcük dağarcıkları farklı olduğu için okuyacakları kitaplar da farklıdır. Biri gülmece, diğeri macera, bir başkası masal sever.
Çocuğun bir kitabı anlayabilmesi için o kitaptaki sözcüklerin yüzde yetmişini önceden bilmesi gerekir. Çocuğun bilmediği sözcükler arttıkça çocuk o kitabı anlamayacak o kitabı bırakacaktır.
Bir çocuk sizi tanımak istiyor. Kitaplarınızdan hangisini çocuklara önerirsiniz?
Çocuk ortaokula gidiyorsa, macera seviyorsa Kartallar Takımı ve Orman Macerası kitaplarımı; gülmece seviyorsa, Babam Gıdaklıyor ve Ekip Ruhu kitaplarımı tavsiye ederim. Okuma alışkanlığı iyiyse, okuduğu kitapta kendini, arkadaşlarını, çevresini görmek, bulmak istiyorsa, Çınar’ın Günlüğü kitaplarımı okumasını öneririm.
İlkokul öğrencileri diğer kitaplarımı okuyabilirler.
Yazmaya nasıl başladınız?
“Kıratın yanında kalan ya huyundan ya da suyundan etkilenir,” derler. Çocuk edebiyatının usta yazarı Hamdullah Köseoğlu’yla tanıştıktan sonra yazmaya başladım. “Bu Yayınevi’nin öykü yarışması var,” dedi. O güne kadar da pek yazmamıştım. Karalamalarım yok değildi. Özellikle de günlük türünde yazdıklarım vardı. 2003’te o yarışmada 2. Sınıf düzeyindeki, Duman adlı öyküm mansiyon ödülü alınca yazmaya başladım. Her yazdığımı Hamdullah öğretmenim okumuştur. Beni yazmaya yüreklendirdi, teşvik etti.
Çocuklar neden kitap okumalı?
Kitap okumanın en önemli yararı, bize dilimizi öğretmesidir. Çünkü insanlar sözcüklerle, düşünür, konuşur, yazar. Bu sözcükleri yani dilimizi bize öğreten ailemiz, çevremiz ve okuldur.
Bir çocuk okula başladığında 500 600 sözcük bilir. Ama okula başlamadan ailesi tarafından kitap okunan çocuk 2, 3 bin sözcükle okula başlar.
Dilimizde kaç sözcük vardır? 45 bin. Yan anlam, mecaz, deyim, atasözü, 200 bin farklı anlamı bulur. Bunları çocuk nasıl öğrenecek? Sanat eserleri okuyarak.
Kitap okuyan çocuklar yarışa beş yüz altı yüz metre önde başlıyor. Aynı zamanda yarışta çok hızlı koşuyor. Çünkü anlatılanları, okuduklarını daha çabuk kavrıyorlar.
Okuduğumuz bir kitap günlerce, aylarca bazen bir yaşam boyunca edineceğimiz, öğreneceğimiz bilgiyi, deneyimi birkaç günde bize kazandırıyor.
“Okumak bir alışkanlık” dediniz. Herkes için gerekli. Yazmak da alışkanlık mı? Herkesin yazmayı öğrenmesi gerekir mi?
Büyüklerin okuma alışkanlığı yok diyoruz. Yazma alışkanlığı hiç yok diyebiliriz.
Yazmak okumak kadar gerekli ve önemli.
Bir gün arkadaşlarla konuşuyoruz. Herkes sorunları anlatıyor. Ben de bu ülkede ne esnafın ne işçinin ne köylünün ne de öğretmenin sorunu yok.” dedim. Bana tuhaf tuhaf baktılar. Ya olsa yazarsınız. Avrupa ülkelerini çoğunda yerel gazeteler çok satar. Çünkü yerel sorunlar orada tartışılır. Bu gazetelerin düzenli aboneleri varmış.
Bizde ise yerel gazete yok denecek kadar az. Onlar da ilanlarla, duyurularla ayakta kalıyorlar.
Bizdeki sorunlar nasıl paylaşılıyor? Ev ziyaretlerinde, kahvelerde, cami avlularında herkes konuşuyor. Biri de çıkıp da bu sorunları yazmıyor. Ya arkadaşım sen yazmayınca senin o parlak düşüncelerini, belediye, kaymakamlık, milli eğitim, sağlık nereden bilsin. Biz ne yapıyoruz. Dedikodu. Düşüncelerimizi kimse duymuyor.
Bursa’da belediyenin bir etkinliğindeydim. Benimle ilgilenen arkadaşa baktım kendileriyle ilgili yazıları toplayıp arşivliyor. Tüm kurumlar bunu yapıyor dedi.
Ondan sonra yazmanın ne kadar önemli olduğunu anladım.
Öyleyse çocuklarımıza bir okuma alışkanlığı iki yazma alışkanlığı kazandırmalıyız.
Duygular, düşünceler yazarak anlatıldığında hem geniş kitleye ulaşır hem de kalıcı olur.
Bir yazıyı yazmak için saatlerini ayırırsın. Araştırırsın, plan yaparsın. Yanlışını eksiğini düzeltirsin. Konuşurken bu olanakları pek bulamazsın.
Çocuklarımıza çeviri kitaplar mı yerli kitaplar mı okutmalıyız?
Avrupa ülkelerine baktığımızda, Fransa % 75 yerli, %25 yabancı edebiyatı okutuyor. Almanya’da bu oran %76’ ya %24. Hollanda’da %72’ ye %28. İngiltere’de %96 yerli edebiyat % 4 dünya edebiyatı.
Bunu yapmalarının nedeni çocuk büyüdüğünde kendi toplumuna yabancılaşmasın, kültür çatışması yaşamasın.
Burada öğretmenlerimize de büyük sorumluluk düşüyor. Eskiden çocuk kitapları pek yoktu. Ama günümüzde her alanda, öyküden romana, şiirden oyuna, masaldan gezi yazısına… Hemen hemen tüm türlerde nitelikli yerli yapıtlarımız var.
Son olarak, söylemek istediğiniz bir şey var mı? Özellikle son kitabınız hakkında.
İnsan yazdığı kitapları birbirinden ayıramaz. Son çıkan kitabım, Çınar’ın Günlüğü ile ilgili olarak aldığım geri dönüşümlerden söz edeyim.
“İki psikolog ve tüm branş öğretmenlerinden onaylı olması çok güzel.”
“Bir kitap okursunuz yaşantınız değişir.”
“Eğitime damga vuran kitap”
“Bazı kitaplar, kendi labirentlerinde (açmazlarında) kaybolan çocuklara yön işareti gibidir.” (Kendi açmazlarında kaybolan çocuklara, bazı kitaplar, yön işareti gibidir.)
“Bir kitap okudum hayatım değişti. Hayatımı değiştiren kitap.”
“Özellikle, dersleri zayıf olan öğrencilerin okuması gereken bir kitap.”