5. Sınıf “İLK DERS” Dinleme Metni Ses Dosyası (2019-2020)

Dinleme/İzl. Metinleri Genel Manşet

2019-2020 eğitim öğretim yılı Türkçe dersi 5. sınıf 1. temada (BİREY ve TOPLUM) yer alan “İLK DERS” adlı dinleme metninin ses dosyası EBA’ ya yüklenmediğinden aşağıdaki metnimizi öğretmenlerimizin derste okuması gerekmektedir.

İLK DERS

….

Korka korka başını kaldırdı, kıvırcık kirpiklerinin arasında iki lacivert göz parladı.

Zeyniler’de, çektiğim ıstırap beni ağlatmamıştı. Fakat, bu yarı çıplak çocuğun gözleri, kırmızı ağzının içinde iki inci dizisi gibi gülen dişleri, o dakikada kendimi tutmasaydım, beni hıçkı-rı hıçkıra ağlatacaktı.

Hafifçe çenesini okşadım, bütün kızlara sorduğum gibi, ona da:

– Senin adın Zehra mı küçük, yoksa Ayşe mi? dedim. O, temiz istanbul telaffuzlu ve inanılmayacak kadar tatlı sesiyle:

– Benim adım Munise, hocanım, dedi.

– Sen, bu mektepte mi okuyorsun?

– Evet, hocanım.

– Niçin kaç gündür gelmedin?

– Abam göndermedi hocanım, işimiz vardı. Bundan sonra gelirim.

– Senin annen yok mu?

– Abam var hocanım. (Munise, ablaya aba diyordu.)

– Annene ne oldu?

Küçük kız, gözlerini önüne indirdi, sustu. Bana öyle geldi ki, bu çocuğun kalbinde, bilmeden bir gizli yaraya dokundum. Daha ziyade ısrar etmeyerek başka bir şey sordum.

– Dün akşamüstü türkü söyleyen sen miydin Munise?

Bir gün evvel civar bahçelerden birinde ince bir çocuk sesinin türkü söylediğini işittim. Bu ses, öyle tatlı, burada işittiğim seslerden o kadar başkaydı ki, başımı pencereye dayayarak gözlerimi kapamış, birkaç dakika kendimi başka yerlerde, adını anmak istemediğim vefasızlık memleketlerinde sanmıştım.

Türkü söyleyen bu küçük kızdan başkası olamazdı.

Munise, utana utana başını salladı:

– Bendim hocanım, ‘dedi.

Çocuğu yerine gönderdikten sonra derse başladım. Kendimde bir fevkalâdelik hissediyordum. Bu küçük kız, bana ılık bir ilkbahar güneşi gibi tesir etmişti. Karlar içine gömülmüş kuş yuvalarına düşen sarışın bir ışık parçası…

Yuvanın soğuk neşesizliği içinde başını kanatlarının arasına saklayarak titreyen hasta ve küskün Çalıkuşu, yavaş yavaş canlanmaya, eski şenliğini tekrar bulmaya başlıyordu. Vücudumun hareketlerine tuhaf bir oynaklık, sesime, söyleşime hareketli bir ahenk geliyordu.

Ders verirken gözlerim gayri ihtiyari ona dönüyordu. O da bana bakıyordu, inci dişlerinde tatlı bir gülümseme, lacivert gözlerinde dudaklarıma sürünürcesine hissettiğim bir muhabbetle annelik hissini ben, ömrümde ilk defa bugün duydum.

Yalnız yaşamaya mecbur olduğuma göre, bari böyle bir küçük kızım olsaydı! Yazık, bu, bana nasip olmayacak.

Munise hakkında Hatice Hanım’dan pek az şey öğrenebildim.

“Abam” dediği kadın üvey annesiymiş. Babası ihtiyar bir orman memuruymuş, ikinci karısını bu köyden aldığı için tekaüt olduktan sonra beş on kuruş tekaüt aylığı sayesinde geçinip gidiyorlarmış.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir